Ayçiçeği dünyada ve ülkemizde en önemli yağ bitkilerinden biri olup, ülkemizde çoğunlukla yağlık olarak yetiştirilir. Dünya ayçiçeği üretimi son yıllarda 23 milyon ton civarında olup, Türkiye üretimde ve ekim alanlarında ilk on ülke arasında yer almaktadır. Ülkemizde yağlık ayçiçeği üretimi, genelde Trakya-Marmara Bölgesinde yoğunlaşmış iken, çerezlik üretimi ise, çoğunlukla İç ve Doğu Anadolu Bölgesinde, az miktarda diğer bölgelerde de ekimi yapılmaktadır.
Ülkemiz yağlık ayçiçeği ekim alanları son yıllarda iklim koşullarına ve uygulanan fiyat politikalarına bağlı olarak 500-600 bin ha, üretimi de 600-850 bin ton civarında değişmektedir. Ayçiçeği ekim alanları, mekanizasyona en uygun bitki olması ve fazla işgücü gerektirmemesi nedeniyle, değişik yörelerde yıldan yıla artmaktadır. Ayçiçeğinin gen merkezi Kuzey Amerika olup, halen ABD'nin orta kesimlerinde yabani olarak bulunmaktadır. Ayçiçeği ekonomik bir bitki olarak uzun ve değişik bir tarihçeye sahip olmakla birlikte, kesin olarak ilk tarımının yapıldığı yer ve zamanı bilinmemektedir. Yeni dünyada ilk göçlerden önce, Kuzey Amerika Kızılderilileri tarafından boya hammaddesi olarak kullanılmıştır. İspanyol gezginleri tarafından 1850'lerde Kuzey Amerika'dan toplanan ayçiçeği tohumları, ilk önce İspanya'da bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilmiştir. Ayçiçeğinin bir yağ bitkisi olarak ilk olarak Rusya'da üretilmiş ve ardından tüm Avrupa'ya yayılmıştır. II. Dünya savaşından sonra 1945-50li yıllarda, ayçiçeği ülkemize Bulgaristan'dan ülkemize göç eden vatandaşlarımızın getirdiği tohumlar sayesinde girmiş ve tarımı yapılmaya başlanmıştır. Ancak esas üretim ve ekim alanı artışı, 1980li yılardan sonra hibritlerin ülkemize girmesiyle olmuştur. Dünyada ayçiçeği ıslahçılarının geliştirdiği yüksek yağ içerikli ve tane verimli ayçiçeği çeşitleri, ayçiçeğinde üretim artışına yol açmış ve son 20 yılda geliştirilen hibrit ayçiçeği çeşitleri de, üretimin istenilen düzeye gelmesine neden olmuştur.
Ayçiçeği kara iklim kuşağında ve ılıman iklimin yağışlı bölgelerinde yetiştirilen tek yıllık bir bitkidir. Çok geniş bir Adaptasyon alanına sahiptir. 120-130 günlük vegetasyon süresi boyunca toplam sıcaklık isteği 2600-2850oC’dir. Tohumun çimlenebilmesi için toprak sıcaklığının minimum +4oC olması gerekmektedir. Çimlenmenin normal olabilmesi için toprak sıcaklığının en az 10-12oC olması gerekmektedir.
Ayçiçeği bitkisi fide döneminde soğuklara karşı oldukça dayanıklıdır. Bitki kotiledon yapraklı dönemde -5oC’ye kadar dayanabilmektedir. Bu dayanıklılık 6-8 yapraklı döneme kadar kademeli olarak azalmaktadır. Daha ileri gelişme döneminde bitki 0oC’de zarar görmektedir.
Bitkinin büyüme ve gelişmesi için 18-20oC gece/ 24-26oC gündüz sıcaklıkları optimumdur.36-40oC’nin üzerindeki yüksek sıcaklıklarda polen tozu çimlenemediği için yabancı tozlanma tehlikeye düşmektedir.
Ayçiçeği; kurak koşullara fazla dayanıklı olmamakla beraber diğer kültür bitkilerinin yetişemediği kurak koşullarda başarıyla yetişebilmektedir. Kök sisteminin 2 m. kadar derine inmesinden dolayı topraktaki suyu en iyi değerlendiren bitkilerden biridir. Bu nedenle kısa süren kuraklıklardan etkilenmez.
Ayçiçeği bitkisi yetişme süresi boyunca 500-600 mm’lik toplam yağışa ihtiyaç duyar. Bu yağışın yetişme dönemi içerisine dağılmış olması gerekmektedir.
Ayçiçeği bitkisinin değişik gelişme dönemlerindeki su ihtiyacı farklı olmaktadır. Çıkıştan, tabla oluşumunun başlangıcına kadar geçen sürede yıllık toplam su tüketiminin yaklaşık %20’sini kullanmaktadır.
Ayçiçeği bitkisinin suya en fazla ihtiyaç duyduğu dönem çiçeklenmeden önceki ve sonraki 40 günlük dönemdir. Bu dönemde yıllık toplam su tüketiminin %60’nı kullanmaktadır. Çiçeklenme döneminde bitkinin susuzluk stresine girmesi halinde verim azalmaktadır.
Ayçiçeği fazla nemli bölgeleri sevmez. Hava nispi neminin yüksek olması halinde tabla çürüklüğüne neden olan hastalıkların olumsuz etkisi artar.
Ayçiçeği toprak isteği bakımından fazla seçici değildir. Kumlu topraklardan killi topraklara kadar değişim gösteren farklı yapılardaki topraklarda başarıyla yetişebilmektedir. Özellikle derin, organik maddece zengin, alüviyal topraklar ayçiçeği tarımı için çok uygundur. Fazla taşlı, kumlu ve yüzlek toprakları sevmez. Toprağın pH’sının 6.0-7,2 arasında olması istenir. Ayçiçeği tarımı yapılacak topraklarda taban suyu yüksek olmamalı ve drenaj sorunu bulunmamalıdır. Ayçiçeğinin tuzluluğu toleransı fazla değildir. 2-4 mmhos/cm tuz konsantrasyonuna dayanabilmektedir.
İyi bir tohum yatağı hazırladıktan sonra, ayçiçeğinde pnömatik mibzerlerle (hava akışlı taneyi tek tek bırakan) ekim yapılır. Yapılan araştırmalar sonucunda; sonbaharda soklu pulluk ile sürüm, ilkbaharda kazayağı ve ardından tırmık ile yapılan tohum yatağı hazırlığı en ekonomik toprak işleme yöntemi olarak belirlenmiştir. Yabancı ot ilaçlaması için genelde trifluarin terkipli ilaçlar ile ekim öncesi uygulaması yaygın olup, ancak çıkış öncesi ve sonrası yabancı ot ilaçları da piyasada mevcuttur. Ekim öncesi uygulamadan sonra mutlaka tırmık veya benzeri bir ikinci sınıf toprak işleme aletiyle toprak karıştırılmalı ve ilacın toprağa tam olarak yayılması için, ekim 2 gün sonra yapılmalıdır. Ayrıca yabancı ot mücadelesi için bitkiler 25 - 30 cm. olduğu zaman çapa makinesi ile ara çapası yapılmalı ve sıra üzerindeki yabancı otlar ise, el çapası ile yok edilmelidir. Pıtrak, sarmaşık, hardal, köy göçüren, kaz otu, tarla ayrığı, sirken, papatya, darıcan ayçiçeğinde problem olan önemli yabancı otlardır.
Çiftçiler hibrit seçiminde bir çok kriter göz önüne almalıdır. İlk olarak tohumluğun fiyatı ve verim potansiyeli dikkate alınmalıdır. Çeşit seçiminde bölgedeki araştırma enstitülerinin deneme, ilçe ve il tarım müdürlüklerinin yaptığı demonstrasyon sonuçları ve özel şirketlerin yaptığı verim denemesi sonuçları iyi bir fikir verebilir. Ayrıca çeşidin bölgede problem olan hastalıklara olan dayanıklılığı da, seçimde önemli bir faktördür. Genelde çiftçiler tarlaların hasadından sonra, hemen buğday ekimi için toprak hazırlıklarına başladıkları için, geççi ve çok geççi çeşitleri tercih etmemektedirler. Bu nedenle çeşitlerin erkenciliği de önemlidir. Yöreye uygun verimli hibrit tohumluğun seçimi ve tavsiye edilen yöntemlerin kullanılması karlı bir ayçiçeği üretimi için son derece önemlidir. Ekilecek çeşitlerin yüksek kalitede ve yüksek bir çimlenme yüzdesine sahip olması, saf ve hastalıklardan ve yabancı ot tohumlarından ari olması, üretim risklerini azaltır. Hibrit tohumluk, açık döllenen çeşitlere göre, gerek uniform bitkiler elde edilmesi, gerekse verim açısından belirgin bir üstünlük sağlar. Ayçiçeğinde hibrit tohumluklar yüksek verim potansiyeline sahip, aynı günlerde çiçeklenip, olgunlaşır ve aynı kalitede ürün veririler.
Özellikle iklim koşullarının ayçiçeği için uygun olduğu yıllarda bu fark belirgin olarak ortaya çıkar. Piyasada değişik firmalara ait bir çok yağlık hibrit ayçiçeği çeşidi bulunmakta olup, seçilecek çeşitte, tablanın biraz eğik olması, yani yere doğru bakması, kuş zararını ve güneşten kaynaklanan tabla yanıklığını azaltır. Bu nedenle, bu tip hibrit çeşitler kuş zararının yoğun olarak hissedildiği yerlerde tercih edilmelidir. Tohum iriliği ve test ağırlığı da verim açısından bir diğer önemli faktördür. Bunun yanında hibrit çeşidin kendine döllenmesinin iyi olması, arı ve böceklerin eksik olduğu ortamlarda verimin yüksek olması için mutlaka gereklidir. Ayrıca tohumu satan şirketlerin teknik destek hizmetlerinin yaygın olması, ekim sonrasında ve yetişme periyodu sırasında ortaya çıkabilecek problemlerin çözümünde kolaylık sağlayacaktır. Bir diğer faktör de, çeşidin sap sağlamlığı ve iyi bir kök sistemine sahip olmasıdır. Çünkü sağlam bir sap, rüzgarlardan aşırı düzeyde etkilenmez.
Özellikle yağışlardan sonra esen aşırı rüzgarlar, bitkilerde yatmalara neden olmaktadır. Yurt dışında torbadaki tane sayısı ile satılan hibrit tohumluklar, ülkemizde büyükten küçüğe doğru 1 den 5 kadar (1 en iri, 5 en ince) numaralanmış tohum iriliklerinde satılır. Özellikle uygun olmayan iklim ve toprak koşullarında, çimlenme gücünün biraz daha fazla olmasından başka bir avantaja olmayan iri tohumlukların kullanılması, dekara atılacak tohumluk miktarını arttırdığı için ek bir maliyet gerektirir. Bu nedenle orta irilikte tohum seçmek ekonomik açıdan uygundur. Ancak tohum irilikleri açısından firmalar arasında, tam bir uyum da söz konusu değildir. Bunun yanında tüm hibrit tohumlar mildiyöye karşı ilaçlanmıştır. Yapılan araştırmalar, sıra arası 70 cm. ve sıra üzerinin 30-35 cm. olduğu bir ekim sıklığıyla sağlanan bir dekarda 4500-5000 civarında bir bitki adedinin, en yüksek verimi verdiğini ortaya koymuştur. Dekara atılan tohum miktarı, tohum iriliğine bağlı olarak 400 gr/da civarında değişmektedir. Ayçiçeği topraktan fazla miktarda besin maddesi kaldıran bir bitki olup, bu nedenle üst üste ayçiçeği ekiminden kaçınılmalıdır. Bundan dolayı, kurak alanlarda genelde Buğday-Ayçiçeği ekim nöbeti uygulanır. Sulu alanlarda ise, şeker pancarı, yem bitkileri ve mısır ekim nöbetine girebilir. Yine ülkemizde ikinci ürün olarak buğdaydan veya kışlık ekilen diğer ürünlerden sonra ekimi yapılmaktadır.
Çizelge 1 ‘deki verilere göre ayçiçeği bitki su tüketimi Türkiye ‘de 615 mm sulama suyu ihtiyacı vardır..
AYLAR |
BİTKİ SU TÜKETİMİ (mm) |
ORTALAMA YAĞIŞ (mm) |
SULAMA SUYU İHTİYACI (mm) |
NİSAN |
15,0 |
42,4 |
- |
MAYIS |
57,5 |
42,7 |
14,8 |
HAZİRAN |
175,2 |
31,2 |
144,0 |
TEMMUZ |
217,8 |
10,5 |
207,3 |
AĞUSTOS |
149,9 |
9,1 |
140,8 |
TOPLAM |
615,4 |
135,9 |
506,9 |
Böylece kök bölgesinde bitkide strese yol açmayacak sürekli toprak neminin bulundurulması mümkün olur. 60 cm toprak derinliğinde tüketilmesine izin verilen su düzeyi orta, ağır bünyeli topraklar için
45-55 mm, hafif bünyeli topraklar için 30-35 mm olarak alınabilir.
Orta Anadolu’da ayçiçeği yetiştirilecek orta ve ağır bünyeli ile hafif bünyeli topraklarda sulama aralığı ve çizelge 2 de verilmiştir.
AYLAR |
SU ALMA HIZI DÜŞÜK ORTA VE AĞIR BÜNYELİ TOPRAKLAR |
SU ALMA HIZI YÜKSEK HAFİF BÜNYELİ TOPAKLAR |
||
SULAMA ARALIGI |
SULAMA SAYISI |
|
|
|
NİSAN |
- |
1 |
- |
1 |
MAYIS |
- |
- |
- |
- |
HAZİRAN |
(10-12) |
(2-3) |
(8-9) |
(2-4) |
TEMMUZ |
(8-10) |
(3-4) |
(6-7) |
(4-5) |
AGUSTOS |
(8-10) |
(2-3) |
(6-7) |
(4-5) |
TOPLAM |
|
(8-10) |
|
(11-15) |
SU TUTMA
NOT: Ayçiçeği bitkisinin etkili kök derinliği 90-120cm olup kılcal köklerin önemli kısmı 0-60 cm derinliktedir. bu sebele ayçiçeginin damlama yöntemile sulama proğramında etkili kök derinliğinin 60 cm olarak tarla kapasitesindeki suyun %50’si tüketildiginde sulamaya başlanması tavsiye edilir…
Çiçeklenme öncesi tablaların oluşmaya başladığı devre ile süt olum devresi arasıdır. bu devrede oluşan, suya olan ihtiyaç stres verimde geri gelmeyecek kayıplara yol açar.
Özellikle ayçiçeği bitkisinde suya duyduğu ihtiyaç çiçeklenme zamanında en üst devreye çıkar. bu devrede bitkiyi strese sokmadan sulama ihtiyacı karşılanıp sulama işlemi tamamlanmalıdır. gecikme olmamalıdır.
Ayçiçeğinin ülkemizde en önemli zararlısı orobanş parazitidir. Ancak bu parazite dayanıklı hibritler piyasada mevcuttur. Bunun yanında ülkemizde bazı yıllarda ve bölgelerde problem olan diğer hastalıklar ise, ayçiçeği mildiyösü, sap, kök ve tabla çürüklükleridir. Yazı yağmurlu geçen yıllarda, tabla çürüklükleri (Rhizopus, Botrytis) yoğun olarak görülmektedir. Ayçiçeğinin en önemli problemlerinden olan ayçiçeği mildiyösüne karşı ise, hibrit tohumlar Metalaxyl ile ilaçlı olup, hastalık 0 oranında kontrol edilmektedir.
Ancak özellikle sulu alanlarda ortaya çıkan Sclerotinia kök ve sap çürüklüğüne karşı dayanıklı çeşit olmayıp, hastalığı yüksek etkin biçimde kontrol eden ilaçlı mücadelesi de yoktur.
Ülkemizde ekonomik zarar eşiğini aşan ayçiçeği zararlıları şu an için mevcut değildir.
Türleri fidelerin çürümesi ve çökmesine neden olur. Bitkinin yeşil kısımlarında ( sap, yaprak, tabla ) kuru yaralar ve kadifemsi küf noktaları oluşur. Çiçeklerin parçalarında ve çiçek kısmı saldırıya uğrayabilir. Mantar tohuma girdiği zaman tohumda bulaşır. Ve bu da kalite ve verimi azaltır. Genellikle önceden başka etmen tarafından zarar gören zayıf bitkilerde
Bu hastalık bitkinin toprak üstü kısımlarında özellikle yaprak sapının diplerinde kahverengi siyah yaralar şeklinde görülür. Bu bölgelerde sapın içi kahverengileşir ve mantarın kurutma etkisinden dolayı dokuyu kırılganlaştırır ve ayçiçeği devrilebilir. Bu mantarın en uygun derecesi 25 ° C'dir. Hastalığın henüz Türkiye'de ekonomik önemi yoktur.
Damla sulama borularını temizlemek ve bitki besin maddesi gereksinimini karşılamak amacıyla sulama sezonu boyunca FOSFORİK ASİT yada NİTRİK ASİT uygulaması yapılmalıdır. Uygulama sulama sezonu boyunca 15-21 günde bir, dekara 1 litre gelecek şekilde yapılır. Sisteme asit verilmeden önce, çalışma basıncına ulaşılıncaya kadar temiz su verilir. Daha sonra yarım saat süreyle asit verilir. Ardından borularda asitli su kalmaması için yeteri miktarda (tarla durumuna göre en az yarım saat) temiz su akıtılır.
Sulama sezonu içersinde 3-4 kez, boru içersine gitmiş olan pisliklerin temizlenmesi maksadıyla boru sonları açılarak temiz su gelinceye kadar sisteme su verilmelidir.
Damla sulama için en uygun gübreler:
Gübreleme uygulaması için suda kolay eriyebilen granül yada toz gübrelerden kullanılacak olan gübre, gübre tankına gerekli miktarda konulur. Gübre tankının kapağı iyice kapatılır, büyük vana biraz kısılır ve gübreleme vanaları açılır. Gübreleme ardından borularda gübreli su kalmayıncaya kadar su vermeye devam edilir.
Yukarıda belirtilen gübreler dışında suda tamamen erimeyen gübreler, damla sulama sistemi için sakıncalıdır. Bu gübrelerin kullanılması gerekiyorsa, gübrenin önceden bir başka kap içersinde eritilip katısı süzüldükten sonra gübre tankına konulması gerekir. Örneğin ÜRE ve AMONYUM SÜLFAT suda iyi erimezler. Bunların damla sulamadan verilmesi için dışarıda başka bir kap içersinde eritilmesi ve süzülerek gübre tankının içine konulması gerekir.
Sulama sezonu boyunca damla sulama borularına olabilecek böcek zararlarına karşı BÖCEK İLACI uygulaması yapılmalıdır. İlaç uygulaması ilk sulamada ve sonraki her iki sulamada bir aşağıda önerilen ilaçlar gübre tankından verilerek yapılabilir.
Ø ENDOSÜLFAN Terkipli Örn. Thiodan 35 EC, Hektionex 35 EC 75 gr/d
Ø MALATHİON Terkipli Örn. Malaton 60 EC, Hektion 60 EC 100 gr/da
Böcek zararlarına karşı özellikle sulamanın gerekmediği zamanlarda uyanık olunmalıdır. Böcek zararları daha çok boruların uzun süre kullanılmadığı zamanlarda artmaktadır.
Sezon bitiminde boruların tarladan kaldırlırken mekanik zararlar oluşmaması bakımından; çok ufak çaplı makaralara sarılmamalarına dikkat edilmelidir. Toplanan makaralar kaldırıldıkları depolarda, fare gibi kemirgen Hayvanların zarar vermelerine karşı korunmalıdır.
Standart sulama sistemlerinde kullanılan gübrelere ilave olarak Mono Amonyum Fosfat (MAP), Mono Potasyum Fosfat (MKP), Potasyum Nitrat, %33’lük Amonyum Nitrat, Fosforik asit, Nitrik asit vb. gübreler kullanarak meyve ve sebzelerde kuraklık, aşırı sıcak sonucu olan çiçek ve meyve dökümleri azaltılarak verim artışı sağlarız. Hasat dönemine doğru ise Potasyum ağırlıklı gübreler kullanarak meyvelerin kalitesi renk, sertlik, şeker oranı arttırılarak albenisi yüksek bir örnek meyve ve sebzeler elde edilir ki halde veya pazarda yüksek fiyata satış yapılabilir.
Günümüzde aşırı miktarda artan gübre, mazot, işçilik gibi girdi maliyetlerine karşı üretici olarak yapabileceklerimizden birisi birim alandan aldığımız ürünü %20 –50 arttırarak ihracat kalitesinde bir örnek ürün elde edip karlılığımızı arttırmaktır.
Naylon veya Örtü altında olan damlama borularında buharlaşma veya nemden kaynaklanan su taneciklerinin güneş ışığı etkisi ile birleşerek mercek etkisi göstererek damlama borularında oluşturdurduğu yanıklardır.
Çözümü damlama boruları ya siyah poşetler altında olmalıdır yada toprağa gömülerek sulama işlemi tamamlanmaktadır. Şeffaf renkli poşetler kullanılırsa damlamada muhakkak MECH yanığı oluşacaktır.
Normal olarak ülkemizde, eğer iklim koşulları uygun olursa, kurak şartlarda normal verimli bir toprakta 250-300 kg/da civarında bir tane verimi alınabilir. Sulu şartlarda ise, toprak verimliliğine ve sulama sayısına bağlı olarak tane verimi, 350-500 kg/da arasında değişir.
Ayçiçeği tablasının arkası ve tabla kenarındaki brakte yapraklarının % 50'si kahverengi renge dönüştüğünde, bitkiler hemen hemen çiçeklenmeden 1 1,5 ay sonra tane nemi % 35'e ulaştığı zaman fizyolojik olgunluğa erişmiş olur. Ancak hasadın yapılabilmesi için tablanın, gövdenin ve yaprakların tamamen kahverengi renge dönüşmüş olması ve tanedeki nem oranının % 9-10'a düşmesi gereklidir. Çünkü ayçiçeği yağlı tohuma sahip olduğu için yüksek nemde depolandığında, taneler kısa zamanda kızışır ve bozulur. Bu nedenle hasatta tane neminin % 10'un altında olması son derece önemlidir.
Buğday hasadında kullanılan biçerdöverler tabla değişiklikleriyle ayçiçeği hasadına uygun hale getirilebilir. Birinci aşamada tablayı sıra hasadına uygun hale getirmek gerekir. Bu ekipmanlar sadece tablayı hasat edip, sapını bırakacak şekilde ayarlanır. % 3 civarında hasat kaybı normal sayılır. Eğer gereğinden fazla hızlı giden biçerdöverler, hasat sırasında tane kaybına % 15-20 civarında bir kayba sebep olabilir.
Zamanında yapılmayan hasat özellikle bazı çeşitlerde tane dökmeye sebep olacağından, ayçiçeği hasadı fazla geciktirilmemelidir. Ülkemizde Nisan başı, Mayıs ortasında ekilen ayçiçeği genelde Ağustos sonu ve Eylül ayında hasat edilir. Ortalama olarak 120-130 günlük bir yetişme periyodu ister. Bu periyodun uzunluğu yaz dönemindeki sıcaklığa, yağışı ve nem oranına ve toprak besin maddesi kapsamına bağlıdır. Uygun bir depolama için tane nemi 10 altında ve taneleri temiz olmalıdır. % 8'in altında ve tane neminde depolanan tohumlarda hastalık ve zararlı faaliyeti devam edememekte, tane zararlılarının çoğalması ve zararı önlenmektedir. Hasat sonrası % 11-12 civarında depolanan taneler ise sık sık havalandırılmalı, taneler serin tutulmalı, kızışma önlenmelidir. Fazla miktarda tane çiçekleri ve yaprak ve sap kırıntıları içinde bulundurulan ambarlar yağ kalitesini düşürmektedir.
KAYNAKÇA
Prof. Dr. Halis ARIOĞLU